FameLab 2012'yi kazanan Didac Carmona, yaptığı araştırmayı ve ölen hücrelerinizin sizi nasıl hayatta tuttuğunu Eva Vlckova'ya anlatıyor.
Eva Vlckova'nın gerçekleştirdiği orijinal röportajın kısaltılmış bir versiyonu olan bu makale için, röportajı ilk kez yayınlayan Czech LN Daily'ye teşekkürlerimizi sunuyoruz. Makalenin tamamını Çekçe olarak burada, İngilizce olarak ise burada bulabilirsiniz.
Hücrelerin kendini yok etmeleri hakkında araştırmalar yapıyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?
Araştırmanın konusu hücrelerimizin sahip olduğu bir çeşit intihar programıyla alakalı. Hücrelerimiz yaşlandığında, hasar gördüğünde veya -örneğin kimyasallara veya zararlı radyasyona maruz kalıp - mutasyona uğradığında, vücudumuz için bir risk oluşturabilirler. Bu yüzden de intihar ederler. Böylece bize zarar vermezler ve bağışıklık sistemi onları vücudumuzdan atabilir. Milyarlarca hücre bu şekilde her gün ölür ve yerini yenileri alır, bu da harika bir haber!
Bu mekanizma bozulursa ne olur?
Tehlikeli hücreler büyümeye ve çoğalmaya devam eder, hatta tümör oluşumuna yol açabilirler. Madalyonun öbür tarafında ise, ölmemeleri gerektiği halde ölen hücreler var. Eğer bu, beyindeki sinir hücrelerinde meydana gelirse Alzheimer veya Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklara yol açabilir. Ölmemesi gereken hücreleri kurtarmanın yollarını araştırıyoruz; aynı zamanda, ölmesi gereken ama inatla ölmeyenleri öldürmeye çalışıyoruz.
Araştırmanın uygulama süreci nasıl ilerliyor?
Örneğin çay, kahve, şarap veya çikolata içerisindeki doğal maddeleri test ediyoruz. Şimdilik, kullanışlı hücreleri intihardan kurtarabilecek maddeler üzerinde yoğunlaşıyoruz. Sonuçta bu, özellikle kanserli hücreleri hedeflemekten daha kolay. Onları intihar etmeye zorlamak istiyorsak, öncelikle sağlıklı hücrelerin de onlarla beraber ölmemelerini sağlamalıyız.
Test edeceğiniz maddeleri nasıl seçiyorsunuz?
Binlerce bileşeni kapsayan belirli bir kimyasal grubunu inceledik ve kimyasal yapılarına göre temsil özelliği olan birkaç yüz tanesini ayırdık. Ayrıca geleneksel Çin tıbbından ve yüzyıllar boyunca denenmiş diğer uygulamalardan ilham alıyoruz. Bu bize hangi doğal maddelerin araştırılmaya değecek şeyler içerdiğini söylüyor. Bu arada, test etmeye mayadan başladığımızı vurgulamak isterim. Maya hücreleri çok ilkeldir ama bünyesinde gerçekleşen süreçlerin birçoğu insan hücrelerinde de vardır.
Ayrıca, maya bağımsız bir organizmayken insan hücreleri daha büyük bir organizmanın parçasıdır...
Güzel bir noktaya değindiniz ama uzun yıllardır beraber çalıştığım Profesör Frank Madeo, maya hücrelerinin bile bir hücre ölüm programı olduğunu keşfetti. Bunlar birbirleriyle iletişim kuruyor ve intihar ediyorlar. Aslında maya hücreleri birbirinin klonudur zira tüm mayalar tek bir hücreden gelir, bu nedenle aynı kalıtsal bilgiye sahiplerdir. Dolayısıyla bazılarının, topluluğun geri kalanına fayda sağlamak üzere bir noktada kendini feda etmeleri mantıklıdır; böylece besinlerini tüketmezler vb.
Ve mayada gördüğümüz şeylerin birçoğunun meyve sinekleri, solucanlar ve hatta incelediğimiz insan hücrelerinde de işe yaradığını görüyoruz. Bu beni her seferinde hayrete düşürüyor.
Tedavi amacıyla kullanılabilecek bir madde buldunuz mu?
Umut vaat eden birkaç madde var fakat henüz işin çok başındayız. Keşiften tedaviye giden yolculuk çok uzun. Örneğin herhangi bir yan etki varsa bulmanız gerekir ki, bunlar genellikle farelerde ve benzer canlılar üzerinde test edilir. Dolayısıyla, hap gibi bir ilaç yapmaya çok yakın değiliz. Bunun 50 yıl süreceğini söylemiyorum ama belki 10 yıl alabilir. Ve o sırada herhangi bir şey olabilir, çünkü hücre ölümü çok karmaşık bir süreçtir.
Böyle bir maddeyi bulduktan sonra, hap şeklinde üretmek mi daha kolay olacak yoksa insanlara o maddeyi içeren gıdalardan daha fazla yemelerini söylemek mi?
Böyle bir madde bulursak ve bunun, örneğin, kızılcıkta var olduğunu biliyorsak, daha fazla kızılcık yemek gerekir derim...
Asya kültürlerindeki insanların Avrupalılardan daha uzun yaşamasının nedeni daha uygun bir mutfakları olmasıdır diyebilir miyiz?
Bu sadece kişisel görüşüm ama alakalı olabileceğini düşünüyorum. Ancak başka nedenleri de olabilir. Örneğin, ömrü uzattığı bilinen şeylerden biri, alınan kaloriyi kısıtlamaktır. Günümüze kadar gelen bütün büyük dinlerin perhiz dönemleri vardır. Oruç tutmanın önemli katkıları olduğunu varsayabiliriz. Zaten 30'lu yıllarda farelerde denenmişti ama son yıllarda yeniden keşfedildi. Kalori alımınızı azalttığınızda ve düzenli olarak oruç tuttuğunuzda, yani bir gün ne yerseniz yeyip ertesi gün hiç bir şey yemezseniz, sağlığınız olumlu etkilenecektir. Maymunlar üzerinde iki farklı çalışma yapılmıştır. Çalışmalardan biri bunu yapmanın ömrü uzattığını gösterirken, diğeri ömrü uzatmayacağını ama bireyin sağlıklı yaşadığı dönemi uzatacağını gösterdi.
Buna neden olan moleküler mekanizmaları biliyor muyuz?
Laboratuvarımızda bunun üzerinde de çalışıyoruz ve mekanizmalardan birinin otofaji, yani hücrelerin kendi kendilerini yemesi olduğunu düşünüyoruz. Hücreler kendi içlerinde ömürleri boyunca çok miktarda atık biriktirir. Aç bırakıldıklarında yiyecek aramaya başlarlar ve içlerini temizlemek zorunda kalırlar. Fazlalık ve zehirli olabilecek maddeleri, amino asitler gibi yeni yapı taşlarına dönüştürerek yok ederler.
Bu mekanizmayı tetikleyen maddeleri belirlemeye çalışıyoruz. Örneğin laboratuvarımızdaki çalışmalardan yola çıkarak 2009'da bir makale yayınlamıştık; buna göre bu süreç spermidin adı verilen bir madde ile başlatılabilir.
Bunu bir hap haline getirip vücudumuzun aç olduğunu sanmasını sağlayabilir miyiz?
Kesinlikle. Hayallerimizden biri de bu. Pragmatik olmalıyız. Herkes yağlı gıdalar yemenin, sigara içmenin ve aşırı alkol tüketmenin sağlık için kötü olduğunu bilir ama birçok kişi bunları yapmaya devam eder. Bence bu doğamızda var. Açlığı simüle eden bir şeyler olsa harika olurdu. Örneğin ben böyle bir ilacı kullanırdım.